-
1 draw a blank
hava almak -
2 take the air
hava almak -
3 prendre
Iv t1 saisir almak2 tenir -(y)a almak3 -den almak4 aller chercher gidip aramak, almak5 yerine koymak6 obtenir edinmek, ele geçirmek7 içmek, yemek [je'mec]8 nécessiter ayırmak, almak9 yakalamak10 tutmak11 yakalamak12 utiliser, faire bir şey yapmak13 prendre l'air hava almak14 prendre feu ateş almak15 prendre l'eau su almakIIv ifonctionner çalışmak -
4 holen
holen ['ho:lən]vt1) ( herbringen) getirmek; ( herbeischaffen) sağlamak, tedarik etmek; ( wegschaffen) alıp götürmek; ( einkaufen) almak; ( herausholen) çıkarmak; ( Arzt, Polizei) çağırmak;jdn aus dem Bett \holen birini yataktan kaldırmak;Luft \holen hava almak;sich eine Erkältung \holen soğuk almak;sich die Grippe/einen Schnupfen \holen grip/nezle olmak -
5 Luft
Luft f <Luft; Lüfte> hava;an der frischen Luft açık havada;an die frische Luft gehen dışarıya çıkmak;die Luft ablassen aus -in havasını boşaltmak;(frische) Luft schöpfen (temiz) hava almak;(tief) Luft holen (derin) nefes almak;fig sich in Luft auflösen sırra kadem basmak;jemanden wie Luft behandeln b-ni görmezden gelmek;(völlig) aus der Luft gegriffen sein tamamen hayal mahsulü olmak;fam mir blieb die Luft weg vor Schreck yüreğim ağzıma geldi;fam fig in die Luft gehen küplere binmek;fig in der Luft hängen henüz kesinleşmemiş olmak;sich (D) Luft machen bağırıp vs rahatlamak;in die Luft fliegen havaya uçmak;in die Luft sprengen havaya uçurmak -
6 frais
I1 serin [se'ɾin]2 aliment taze [taː'ze]3 taze [taː'ze]4 pas sec yaş [jaʃ]5 éclatant parlak [paɾ'ɫak]◊Elle a toujours le teint frais. — Bu genç kızın cildi daima parlak.
IIserin [se'ɾin]◊Il fait frais ce soir. — Bu gece serin.
n mfraîcheur serin hava♦ au frais soğuktaIVn m pl1 masraf [mas'ɾaf]♦ aux frais de -ın hesabına◊J'ai fait réparer la chaudière à mes frais. — Kazanı kendi hesabıma tamir ettirdim.
2 faire les frais de qqch ceremesini çekmek -
7 air
In m1 hava [ha'va]2 en l'aira yukarıyab dağıtmakc boş yere3 en plein air açık havadaIIn mhava [ha'va]♦ avoir l'air benzemek◊Elle a l'air gentille. — İyi bir kıza benziyor.
n mmus arya -
8 schöpfen
schöpfen v/t <h> almak (kepçeyle sudan vs); fig sağlamak, temin etmek; Wasser su çekmek/almak;(frische) Luft schöpfen (temiz) hava almak;Verdacht schöpfen schöpfen şüphelenmek -
9 tanken
vi, vt benzin almak;10 Liter \tanken 10 litre benzin almak;frische Luft \tanken ( fam) temiz hava almak;er hat ordentlich getankt ( fam) iyice içki içti -
10 подышать
сов.soluk almak; hohlamak (на что-л.)подыша́ть све́жим / чи́стым во́здухом — temiz hava almak
-
11 проветриваться
несов.; сов. - проветриться1) (о помещении, вещах) havalanmak2) hava almakпойдем немно́го прове́тримся — gidip biraz hava alalım
-
12 пропускать
несов.; сов. - пропусти́ть1) врз geçirmek; kaçırmak, sızdırmakшто́ра не пропуска́ет све́та — perde ışık geçirmez
э́тот сосу́д пропуска́ет во́ду — bu küp suyu sızdırıyor
сты́ки (обши́вки) пропуска́ют во́ду — мор. armuzlar su sızdırıyor
пропусти́ть жи́дкость через фильтр — sıvıyı süzgeçten geçirmek
пропусти́ть мя́со через мясору́бку — eti kıyma makinesinden çekmek
колю́чая про́волока, по кото́рой пропу́щен (электро)то́к — elektrik yüklü dikenli teller
пропуска́ть суда́ через проли́в — gemileri boğazdan geçirmek
2) (обслуживать, обрабатывать) kapasitesi... olmak; hizmet sağlamak; bakmakпорт пропуска́ет миллио́н тонн гру́зов в год — limanın yıllık yükleme ve boşaltma kapasitesi bir milyon tondur
3) geçirmek (давать пройти, проехать); (çekilerek) yol vermek ( давать дорогу); içeri bırakmak, içeri sokmak (впускать куда-л.)он пропусти́л меня́ впере́д — beni öne geçirdi
толпа́ пропусти́ла нас — kalabalık açılarak bize yol verdi
че́рез проли́в врага́ не пропусти́ли — düşmanı boğazdan içeri sokmadılar
4) (разрешать к напечатанию, демонстрации и т. п.) müsaade etmekкоми́ссия э́тот фильм не пропусти́ла — komisyon bu filmin gösterilmesine müsaade etmedi
5) спорт. yaptırmakон пропусти́л два мяча́ в свои́ воро́та — kendi kalesine iki gol yaptırmış
кома́нда заби́ла 10, и пропусти́ла 6 голо́в / мяче́й — takım 10 gol atıp 6 gol yedi
6) ( упускать) kaçırmakпропусти́ть удо́бный слу́чай — fırsatı kaçırmak
7) (при чтении, переписывании, подсчете) atlamak; geçmekпропу́щенная строка́ — atlanan satır
ока́зывается, я пропусти́л два сло́ва — iki kelime atlamışım
э́ти подро́бности пропусти́ — bu ayrıntıları geç
8) ( не являться) gelmemek, bulunmamakон пропусти́л три уро́ка — üç derse gelmedi
9) разг. ( выпить) atmak, yuvarlamakпропусти́ть по рю́мочке / по ма́ленькой — birer tek atmak
-
13 air oneself
v. hava almaya çıkmak, hava almak, dolaşmak -
14 take a walk
yürüyüşe çıkmak, dolaşmak, dolaşmaya çıkmak, hava almak, hava almaya çıkmak, gezinmek -
15 take an airing
v. hava almak, hava almaya çıkmak -
16 air oneself
v. hava almaya çıkmak, hava almak, dolaşmak -
17 take a walk
yürüyüşe çıkmak, dolaşmak, dolaşmaya çıkmak, hava almak, hava almaya çıkmak, gezinmek -
18 take an airing
v. hava almak, hava almaya çıkmak -
19 frisch
frisch [frıʃ]I adj\frische Luft schnappen temiz hava almak, temiz havaya çıkmak, açık havada gezmek;\frisch und munter sein ( fam) dipdiri olmak2) ( sauber) temiz;ein \frisches Handtuch nehmen temiz bir havlu almak;das Bett \frisch beziehen yatağın çarşaflarını değiştirmeksich \frisch machen tuvaletini tazelemek, serinlemek için yüzünü yıkamak4) ( Farbe) canlı\frisch gebackenes Brot fırından yeni çıkmış ekmek -
20 Kühlung
См. также в других словарях:
hava almak — 1) (biri) açık havada gezmek Biraz hava almak için niye Hürriyet tepesine kadar bir gezinti yapmasınlar? A. Gündüz 2) argo (biri) umduğunu bulamamak, hiçbir şey kazanmamak 3) (biri) ferahlamak, açılmak, hoş vakit geçirmek Hava alalım diye beni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava oyunu — is., tic. Bir mal fiyatının yükseleceği umuduyla o maldan, sözde ileride teslim alınmak üzere, bir parti satın almak ve vakti geldiğinde bu malın değerine göre fiyat farkını satıcıdan almak veya ödemek şeklinde girişilen bir çeşit oyun … Çağatay Osmanlı Sözlük
deniz hamamı — is., esk. Plaj Hava almak için deniz hamamlarının olduğu tarafa doğru yollandı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
gezinti yeri — is. Yürüyüş yapmak, dolaşmak ve hava almak amacıyla ayrılmış yol veya bölge, promönat … Çağatay Osmanlı Sözlük
tayfa — is., den., Ar. ṭāˀife 1) Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçisi Kayıkta hem ben hem de tayfam uyandık. Halikarnas Balıkçısı 2) Aynı işi yapan topluluk Esrarkeş, serseri tayfası hava almak için çıkar, balık tutar, getirir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teneffüs — is., biy., Ar. teneffus 1) Solunum 2) Temiz hava almak, dinlenmek için verilen ara Bizim mektebin teneffüs saatlerini hatırlatan bu kısa konuşma aralarında... Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler teneffüshane teneffüs zili suni teneffüs Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlaşmak — nsz 1) Ağır duruma gelmek 2) Hava sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak, bozulmak Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk. R. N. Güntekin 3) Yavaşlamak Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük